AA & Ensonhaber
Etlik Kent Hastanesi Nöromusküler ve Kas Hastalıkları Merkezi Sorumlusu Doç. Dr. Mehlika Panpallı Ateş, ilerleyici bir kas hastalığı olan ALS’nin kök hücre, bitkisel yöntemler yada TMS cihazıyla tedavi edilmesinin söz mevzusu olmadığını belirterek, ciddi maddi taleplerde bulunulan bu “tuzak” tedavi iddialarına dikkat edilmesi uyarısında bulunmuş oldu.
Ateş, ALS’nin (Amyotrofik Lateral Skleroz) beyin ve omurilikteki sinirlerin harabiyeti sebebiyle ortaya çıkan ve hemen hemen kati tedavisi bulunmayan bir hastalık bulunduğunu söyledi.
Hastalığın vücutta nereden başlayacağının da kişiden kişiye değişebildiğini belirten Ateş,
ALS, çoğunlukla 60-70’li yaşlar içinde karşımıza çıkıyor. Hastaların ilk şikayetleri genel anlamda ellerinde uyuşma ya da yürüyememe ile başlıyor. Daha ileri evrelerde ise yutmada, solunumda bozulmalar görülüyor.
ifadelerini kullandı.
Ateş, ALS’nin ilk dönem emarelerine ilişkin,
Ellerde ince becerilerde bozulma, yürümede zorlanma, yürürken takılma, konuşma bozukluğu, kaslarda seyirme dediğimiz hissiyat şeklinde emareleri yaşayan kişilere ne olursa olsun bir nöroloji uzmanına başvurmalarını öneriyoruz.
diye konuştu.
“Türkiye’de 8-10 bin civarında ALS hastası olduğu tahmin ediliyor”
ALS tanısının EMG şeklinde teşhis şekilleri ve kapsamlı muayeneyle konulduğunu söyleyen Ateş, sözlerini şöyleki sürdürdü:
Vatanımızda prevalans çalışmalarında 8-10 bin civarında ALS hastası olduğu tahmin ediliyor. ALS hastalarının yüzde 5-10’unda genetik unsur söz mevzusu, bunun haricinde ise kati sebebi tam bilinmiyor. ALS, en oldukça 60’lı yaşlarda ortaya çıkıyor fakat maalesef daha genç yaşta gördüğümüz hastalarımız da bulunuyor. 40’lı yaşlarda olan hastalarımız da var, en minik yaş grubu ise 14 yaş civarında. Bu grupta daha oldukça genetik nedenler araştırılıyor ve daha azca karşımıza çıkıyor.
“10-30 yıl aralığında yaşayan hastalarımız var”
Kati tedavisi bulunmayan ALS’de hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılmasına yönelik bir ilaç kullanıldığını aktaran Ateş,
Hastalığın süratli seyreden ve daha yavaş seyreden tipleri bulunuyor. Halk içinde çoğu zaman ALS hastalarına 5 yıl yaşam biçildiği söylenir fakat 10-30 yıl aralığında yaşayan hastalarımız da var. Bu tamamen alt tiplerine bağlı.
diye konuştu.
Doç. Dr. Ateş, ALS tanısı alan hastalar için en mühim unsurun iyi bakım bulunduğunu, aile fertlerinin tamamının hastalık mevzusunda bilgilendirilmesi, eğitilmesi ve desteklenmesinin büyük ehemmiyet taşıdığını altını çizdi.
“Kök hücre, bitkisel yöntem, TMS cihazıyla tedavi iddiaları birer tuzak”
ALS hastalığının tedavisine yönelik internette, toplumsal medyada bazı mesnetsiz bilgilerin paylaşıldığına dikkati çeken Ateş, şunları kaydetti:
İnternette, toplumsal medyada ALS’nin kök hücre, bitkisel yöntemler yada TMS cihazıyla tedavi edildiğine ilişkin oldukça sayıda içerik paylaşılıyor. Altını çiziyorum, bu bilgiler ne yazık ki birer tuzak, mesnetsiz, lütfen bunlara kanmayın. Hastalardan, yakınlarından bu yöntemlerle ilgili ciddi maddi taleplerde bulunuluyor.
Hastalarımız yada yakınları haklı olarak sürekli bir tedavi umudu, araştırma içerisindeler. Sadece şu an için hastalığın kök hücreyle, bitkisel yöntemlerle tedavisi söz mevzusu değil. Şu an için TMS’yle meydana getirilen bir ALS tedavisi de bulunmuyor, o tanıda kullanılabilen bir aygıt. Lütfen bu tuzaklara düşmeyin. Hastalarımıza, yakınlarına bu tip durumlarla karşılaştıklarında ne olursa olsun doktorlarına danışmalarını ve doğru bilgiyi almalarını öneriyoruz.
Doç. Dr. Ateş, dünyada hastalığın seyrini yavaşlatmaya yönelik Faz 3 aşamasına geçen bir ilaç emek harcaması bulunduğunu, bunun hemen hemen kanıtlanmadığını ve bu gelişimleri yakından takip ettiklerini de sözlerine ekledi.