ABD 21 yıl ilkin bugün İkiz Kuleler olarak malum Dünya Tecim Merkezi’ne yönelik terör saldırılarısı ile sarsıldı.
3 bine yakın kişinin yaşamını kaybetmiş olduğu kanlı saldırının tesirleri dünyayı etkilemeye devam ederken mağdurların dava süreci de sürüyor.
11 Eylül mağdurlarının hukuk mücadelesi
AA’nın haberine bakılırsa Eylül 2001’de New York’un Wall Street bölgesindeki ikiz kuleler ile Pentagon’un yer almış olduğu noktalara meydana gelen hava saldırılarında yaşamını kaybedenlerin yakınları ve mağdurlar, hala net olarak saldırıların kimin tarafınca finanse edildiğinin yanıtını alamadı.
Saldırıların mağdurları, söz mevzusu sürede vazife icra eden 4 ABD Başkanı’nın desteğini alabilmek için hukuk firmaları vesilesiyle lobi şirketlerine para ödemek dahil birçok yolu tecrübe etmek mecburiyetinde bırakıldı.
Davacılar, geçen yıl saldırıların 20. yılı öncesinde ABD Başkanı Joe Biden’a gönderdikleri mektupta Federal Soruşturma Bürosu’na (FBI) mevzuyla ilgili haiz olduğu belgeleri açıklaması için komut vermesini istemiş, aksi takdirde kendisini anma töreninde görmek istemediklerini belirtmişti.
FBI, saldırıları Suudi Arabistan’ın fonladığını iddia etti
FBI’ın 4 Nisan 2016 tarihindeki soruşturma belgesinde 11 Eylül saldırılarında kullanılan uçakları kaçıran Suudi Arabistan vatandaşlarından ikisine sağlanan lojistik destekle ilgili bilgiler yer alıyordu.
Saldırıların 20. yılına günler kala ABD Başkanı Joe Biden’ın verdiği yönerge üstüne FBI, bu bilgilerin bazı detaylarını açıklamıştı.
Belgelerin paylaşılması kararını Washington’daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği memnuniyetle karşılamış, “bağlantı” iddialarını yalanlamıştı.
Kamuoyuyla paylaşılan 16 sayfalık dosya, hava korsanlarının ABD’deki Suudi iş birlikçileriyle temaslarını ortaya koysa da Suudi hükümetinin saldırılarda rolünün bulunduğunu kanıtlayan bir belgeye yer vermiyordu.
Mağdur yakınları, saldırılarda kullanılan yolcu uçaklarını kaçıran 19 teröristten 15’inin Suudi Arabistanlı olmasını ve FBI’ın belgelerini gerekçe göstererek New York Cenup Bölge Mahkemesi’ne Ağustos 2021’de dava açmış ve Suudi yetkililerin sorgulanmasını istemişti.
Dünya Tecim Merkezi’nde yaşamını kaybedenlerin yakınlarının avukatı Jim Kreindler, açıklanan belgelerin “Suudi hükümetinin 11 Eylül saldırılarında sorumluluğunun olduğuna ilişkin” iddiaları güçlendirdiğini savunmuştu.
Saldırının mağdurları mahkemede umduklarını bulamadı
Kreindler & Kreindler Hukuk Bürosu’nun web sitesindeki bilgilere bakılırsa Suudi hükümetini hedef alan davacılar, Suudi bağlantılı Bosna-Hersek’e Yardım Yüksek Komisyonu’nun (SHC) 11 Eylül saldırılarını finanse etmek amacıyla El Kural’ye para aktardığını ileri sürdü.
Sadece ABD’de 1976’da yürürlüğe giren Yabancı Egemen Dokunulmazlıklar Yasası’na bakılırsa (FSIA) Suudi Arabistan’ın, ABD Dışişleri Bakanlığının Terörü Destekleyen Devletler Sıralaması’nde yer almaması, davada adı geçen kişileri dokunulmaz kılıyordu.
Davayı gören mahkemenin bu konudaki sonucunda “SHC, Suudi Krallığı tarafınca Bosnalı Müslümanlara insani yardım etmek için oluşturulan ve denetimi meydana getirilen bir kuruluştur. Birçok SHC çalışanı, Krallığın maaş bordrosunda gözükmekte olup Suudi Arabistan’daki yönetimsel mahkemelerde dava edilebilir.” ifadeleri yer aldı.
Bunun üstüne davacılar, SHC’nin Bosna’da kayıtlı bulunmuş olduğu ve hükümetten bağımsız olarak tanımlandığı için dokunulmazlığından feragat ettiğini öne sürerek, mahkemeden ABD’ye harp duyuru eden El Kural’yi destekleyenler üstünde geniş bir kişisel yargı yetkisi istedi.
Mahkeme, davacıların teröristlere yardım ettiklerine inandıkları prenslerin Suudi devletinden bağımsız yargılanması talebini de “davacıların 4 prensin 11 Eylül saldırılarını yönettiğini yada bir ajana (yada El Kural’ye) hücum için yönerge verdiğini delillendiremedikleri, El Kural ile iş bağlantısı olan beşinci prensin ise iş anlaşmalarını ABD’de gerçekleştirmediği için” yargılanmasına doğal olarak olmadığına hükmederek reddetti.
İkinci Daire’nin sonucu, davacıları hayal kırıklığına uğratırken ABD Bölge Yargıcı George B. Daniels’a devredilen dava, dokunulmazlıkları bulunmayan ve El Kural üyesi teröristlerle direkt bağlantılarının olduğu öne sürülen bir takım sanık aleyhine devam ediyor.
Biden’ın tazminat sonucu davacıları böldü
ABD Başkanı Biden’ın, Afganistan’ın New York bankalarında bulunan ve Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi üstüne ihtiyati önlem konulmuş olan 7 milyar dolarının yarısının 11 Eylül mağdurlarına tazminat olarak dağıtılmasına yönelik sonucu, bu paradan ilk sırada yararlanmak isteyenlerle daha çok tazminat beklentisi bulunan davacıları birbirine düşürdü.
ABD Kongresi’nde 11 Şubat’ta onaylanan Terörizm Kurbanları Yasası gereği, 11 Eylül mağdurlarına ortalama 3,5 milyar dolar ödenmesi planı yürürlüğe girmiş, durumuna bakılırsa bazı ailelerin diğerlerine bakılırsa ek ödemeler alabileceği bildirilmişti.
Kararın arkasından 11 Eylül mağdurlarını temsil eden firmalardan Kreindler & Kreindler Hukuk Bürosu, mahkemeye gönderilmiş olduğu mektupta bir tek Taliban’a 2012’de dava açan ve “Havlish davacıları” diye malum gruba ödeme yapılmasına karşı çıkarak kendi müvekkillerinin de bu parada hakkının bulunduğunu savundu.
Mahkemeye yazdığı mektupta avukat James P. Kreindler, “Havlish davacıları”nın 11 Eylül’de ölen bir tek 47 kişiyi temsil ettiğini ve mahkemenin bu kararının “öldürülen öteki 2 bin 930 kişinin ailelerinin zararına olacağını” savundu.
Söz mevzusu gelişmeler sonrasında ABD basınında 11 Eylül mağdurlarının davalarını kazanabilmek için birçok avukatlık firmasının lobi firmalarına para harcamış olduğu bilgisine yer verildi.
Paralarına el konulmuş olan Afgan halkı karara tepkili
Taliban’ın Afganistan’ın yönetimini devralmasının arkasından, ABD bankalarındaki paralarına el konulmuş olan Afgan halkının ekonomik sıkıntısı ise her geçen gün artıyor ve milyonlarca Afgan açlık sınırında hayatta kalmaya çalışıyor.
Afganistan’ın eski Hanım İşlerinden Görevli Bakanı Çehre Samar’ın da aralarında bulunmuş olduğu 125’ten fazla Afgan hanım önder, ABD Başkanı Biden’a 15 Şubat’ta gönderdikleri mektupta el konulacak 3,5 milyar dolarla ilgili şöyleki seslenmişti:
“Halkımız, teröre karşı muharebede öteki tüm uluslardan daha fazlasını feda ederek senelerce ulusunuzla yan yana durdu. Ne 11 Eylül teröristleri ne de komutanları Afgan’dı.
Biz, kendimiz bu terörün kurbanlarıyız. Afganistan halkı bu toplu başarısızlık yüzünden yeniden mağdur edilmemeli. Afganistan’ın varlıkları halkına aittir. Afgan halkından fon almak, tarihinin en fena insani krizini yaşayan bir ülkeye karşı en kaba ve uygunsuz tepkidir. Yaralı bir elin ezilmesi gibidir.
Şu an birliklerinizin güvenli şekilde geri çekilmesine ve Taliban’ın tekrardan iktidara dönmesine müsaade eden sadece Afganistan ve halkı için acıdan başka bir şey getirmeyen bir ‘sulh anlaşması’ ile karşı karşıyayız. Bu sonucu yeniden gözden geçirmenizi rica ediyoruz.”
Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Görevli Genel Yazman Yardımcısı Martin Griffiths, 30 Ağustos’ta Güvenlik Konseyine yapmış olduğu bilgilendirmede, Afganistan’da derinleşen yoksulluğa dikkati çekerek, ülkedeki 6 milyon kişinin açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu söylemişti.
Griffiths, “Afganistan’daki barınakların onarılması, iyileştirilmesi, giyim, battaniye benzer biçimde kışlık gereksinimler” için 614 milyon dolara, hava şartları sebebiyle belirli bölgelere erişim kesilmeden ilkin de “besin ve öteki gereksinimler” için ilave 154 milyon dolara gereksinim duyulduğunu belirtmişti.
Sanıkların yargılanma süreci yıllara yayıldı
11 Eylül saldırılarını organize etmiş olduğu öne sürülerek 2003’te Pakistan’da yakalanan Halid Şeyh Muhammed’in hala sivil mahkemeye çıkarılmamış olması, hukuki sürecin sonuçlanmasının önündeki en büyük engeller içinde gösteriliyor.
Tutuklandıktan sonrasında “havasız bırakma, boğulma hissi yaratma, makattan su verme” benzer biçimde en ağır işkenceler sonucu suçunu kabul eden Halid Şeyh Muhammed, 2008’de ilk kez Guantanamo’daki askeri mahkemeye çıkarılmıştı.
Wall Street Journal’ın 30 Temmuz 2019 tarihindeki haberine bakılırsa, 11 Eylül terör saldırısının planlayıcısı olduğu öne sürülen Muhammed, hakkında idam cezası istenmemesi şartıyla iş birliği teklif etmişti.
Muhammed’in New York’taki sivil mahkemelerde yargılanması planları ise kamuoyunun ve politikacıların itirazı üstüne sonuçsuz kalmıştı.
ABD’nin Küba’da bulunan Guantanamo Deniz Üssü’ndeki askeri mahkemede 11 Eylül saldırısını organize etmek ve saldırıyı gerçekleştiren tayyare korsanlarına lojistik destek sağlamakla suçlanan Muhammed dahil 5 kişinin yargılanmasına halen devam ediliyor.
Öte taraftan 29 Temmuz’da eski ABD Başkanı Donald Trump, New Jersey’deki golf kulübünde Suudi Arabistan destekli turnuvada etkinliği protesto etmeye hazırlanan 11 Eylül saldırısı kurbanlarının ailelerine yönelik suali, “Maalesef, asla kimse 11 Eylül soruşturmasında sonuna kadar gitmedi.” diyerek yanıtlamıştı.
11 Eylül 2001’de ne oldu?
ABD finans sisteminin kalbi New York, 11 Eylül 2001 sabahı İkiz Kuleler olarak malum Dünya Tecim Merkezi’ne yönelik terör saldırılarına uyandı.
Newark, Boston ve Washington’dan havalanıp San Francisco ve Los Angeles’a giden 4 yolcu uçağının kaçırılmasının arkasından Los Angeles’a giden Amerikan Airlines’a ilişkin yolcu uçağı, mahalli saatle 08.46’da İkiz Kuleler’in şimal yönündeki binasına çarptı. Şimal kulesi alevler içinde yanarken United Airlines’a ilişkin kaçırılan öteki bir tayyare da ilk saldırıdan tam 17 dakika sonrasında canlı yayında cenup kulesine çarptı.
İkiz Kulelere saldırıların arkasından kaçırılan bir öteki tayyare da ABD Müdafa Bakanlığı (Pentagon) binasına çarptı.
Kaçırılan son tayyare ise Pennsylvania eyaleti kırsalında F-16’lar tarafınca düşürüldü.
11 Eylül saldırıları sonucu uçakları kaçıran 19 saldırgan hariç New York, Washington ve Pennsylvania’da toplam 2 bin 977 şahıs yaşamını yitirdi.